Kategoriler
Anadolu Ajansı

Donbas’ta artan ateşkes ihlalleri nedeniyle taraflar birbirini suçladı

Ukrayna’nın doğusunda Donbas bölgesindeki temas hattında Kiev yönetimi ile Rusya yanlısı ayrılıkçılar ateşkes ihlallerinden birbirini sorumlu tuttu.

Donbas'ta artan ateşkes ihlalleri nedeniyle taraflar birbirini suçladı

Ateşkesi Koordinasyon ve Kontrol Ortak Merkezinden sözde Donetsk ve Lugansk Cumhuriyetleri temsilcilerinin yaptığı açıklamada, Ukrayna ordusunun, 2 saat boyunca Donetsk ve Lugansk bölgelerinde 9 yerleşim yerini bombaladığı savunuldu.

Sabah saatlerindeki olayda 120 milimetre ve 82 milimetre kalibreli top mermileri, farklı tiplerde bomba ve silahların kullanıldığı kaydedilen açıklamada, ayrılıkçıların kontrolündeki Kominternovo, Oktyabr, Novolaspa, Petrovskoe, Veselenkoe, Donetskiy, Zolotoe-5, Nijnee Lozovoe, Sokolniki yerleşim yerlerine saldırıların gerçekleştirilği bildirildi.

Ayrılıkçıların sosyal medya kaynaklarına göre, Ukrayna ordusuna karşı cevap olarak Kiev yönetiminin kontrolündeki pozisyonlara ateş açıldığı belirtilirken, temas hattında sakin durumun bozulduğuna dikkat çekildi.

Ayrılıkçılar, durumun kayıt altına alınması için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlem misyonuna çağrıda bulundu.

Rus basınına konuşan kaynaklar, Ukrayna ordusunun atışları sonucunda Donbas bölgesinde ayrılıkçıların kontrolündeki yerlerde ölen ve yaralanan olmadığını aktarırken, bazı kaynaklar da ölü ve yaralı tespitine yönelik çalışmaların sürdüğünü belirtti.

Ukrayna ordusu top mermisi isabet alan kreşin fotoğraflarını paylaştı

Öte yandan Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı sosyal medya hesabından bombalanmış bir kreşin fotoğraflarıyla açıklama yaptı.

Rusya yanlısı ayrılıkçıların, Kiev yönetiminin kontrolündeki Stanitsa Luganska yerleşim yerini bombaladığı belirtilen açıklamada, “Teröristlerin ağır top atışları sonucunda mermiler çocuk yuvası binasına düştü. İlk belirlemelere göre 2 sivil yaralandı.” ifadelerine yer verildi.

Ayrıca sivillerin sığınaklara tahliye edildiği, bombalama sonucunda yerleşim yerinde altyapının hasar gördüğü ve kentin yarısının elektriksiz kaldığı aktarıldı.

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliğinin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada da Stantsiya Luganska yerleşim yerinin bombalandığı ve bir çocuk yuvasına mermi isabet ettiği hatırlatıldı. Açıklamada, “Rusya’nın Ukrayna sınırlarından ‘askerlerini geri çekmesi’ hakkında dünyanın bilmesi gereken tek şey bu.” ifadeleri kullanıldı.

Kategoriler
Anadolu Ajansı

Bennett, İsrail’de Omicron dalgasının kırılmakta olduğunu söyledi

İsrail Başbakanı Naftali Bennett, ülkede Kovid-19’un Omicron dalgasının kırılmakta olduğunu belirtti.

Bennett, İsrail'de Omicron dalgasının kırılmakta olduğunu söyledi

İsrail Hükümeti Basın Ofisinden yapılan açıklamaya göre Bennett, Kovid-19 kısıtlamalarının hafifletilmesine ilişkin Sağlık Bakanı, kamu sağlığı yetkilileri ve diğer üst düzey yetkililerle bir toplantı gerçekleştirdi.

Ağır hasta sayısında düşüş gördüklerini kaydeden Bennett, Omicron varyantının etkisi için “Bu dalga kırılıyor.” dedi.

Kovid-19’a ilişkin denetim ve sınırlamalar için kullanılan “Yeşil Geçiş” sisteminin kaldırıldığını ve uzatılmayacağını belirten Bennett, huzurevlerine girişte antijen testi istenmeye ise devam edileceğini kaydetti.

Bennett, Omicron varyantının görülmeye başlamasıyla kapılarını kapatan ilk ülke olduklarına işaret ederek, “Bu nedenle şimdi bu, kademeli bir rahatlama zamanıdır. Bana kalırsa, kısıtlamaları bir an önce gevşetmeye hazırlanmalıyız.” diye konuştu.

İsrail Başbakanı, “Arz kesintileri yaşamadan, açık bir ekonomi ve açık bir eğitim sistemi (uygulamak); bunlar doğru dengelerdir.” ifadelerini kullandı.

Omicron varyantının etkisinin azalmaya başladığı ülkede son 24 saatte 21 bin 152 yeni vaka tespit edildi. Bu sayı 30 Ocak’ta 45 bin 258 olarak kaydedilmişti.

Geçen haftaya göre yüzde 20’lik azalma gösteren ağır hasta sayısı da 263’ü solunum cihazına bağlı olmak üzere 886’ya düştü.

Kategoriler
Anadolu Ajansı

İngiltere: Rusya’nın askerlerini geri çektiğine dair kanıt yok

İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, sınırdaki Rus askeri yığınağının herhangi bir yavaşlama belirtisi göstermediğini belirterek “Şu anda Rusların Ukrayna yakınlarındaki sınır bölgelerinden çekildiğine dair kanıt yok.” ifadesini kullandı.

İngiltere: Rusya'nın askerlerini geri çektiğine dair kanıt yok

Truss, Telegraph’a yazdığı makalede, Rusya’nın sadece güce saygı duyduğunu, bu nedenle, ABD dahil NATO müttefikleriyle Rusya’ya karşı güçlü bir yanıt vermeyi sürdüreceklerinin altını çizdi.

Diplomasi için ortak çabalarının, daha önce görülmemiş düzeyde ciddi yaptırım tehdidiyle birleştiğinde kritik öneme sahip olduğunun altını çizen Truss, şunları kaydetti:

“Rusya’nın bazı askeri birliklerin kışlalarına geri döndüğünü iddia etmesiyle yanlış bir güvenlik duygusuna kapılmamalıyız. Halbuki, aslında Rus askeri yığınağı herhangi bir yavaşlama belirtisi göstermiyor. Şu anda Rusların, Ukrayna yakınlarındaki sınır bölgelerinden çekildiğine dair bir kanıt yok. Rusya’nın, Ukrayna’yı altüst etmek ve Batı birliğine meydan okumak için haftalar, hatta aylar daha harcamak için küstah bir manevrayla bunu daha uzun süre uzatabileceği konusunda dair bir illüzyon içerisinde olmamalıyız.”

“Kremlin’in uçurumun kenarından dönmesi için hala zamanı var”

Truss, Rusya’nın her an bir işgal başlatabilecek insan gücüne ve donanıma sahip olduğunu bildiklerini belirterek “Moskova’yı stratejik sürpriz unsurundan mahrum bırakmak için istihbaratımızı kullanmaya kararlıyız.” dedi.

Rus halkının ve Rus hükümetinin, yeni bir işgal için ödeyecekleri bedeli doğrudan kendilerinden duymasının hayati önem taşıdığını vurgulayan Truss, “Eşi görülmemiş bir koordineli yaptırım paketinin Rusya için ciddi ekonomik maliyetleri olacak. Bu, aynı zamanda, Kuzey Akım-2 dahil diğer stratejik çıkarlarına da zarar verecek ve boru hattının devam etmesini fahiş hale getirecektir.” ifadelerini kullandı.

Ancak bir çatışmanın hiçbir şekilde kaçınılmaz olmadığının altını çizen Truss, Kremlin’in uçurumun kenarından dönmesi ve diplomasi yoluyla farklı bir yol seçmesi için hala zamanı olduğuna dikkati çekti.

Dışişleri Bakanı Truss, Ukrayna’yı ziyaret edecek

Bakan Truss, İngiltere’nin, Ukrayna’nın egemenliğine verdiği desteği yeniden teyit etmek ve Moskova’ya sınır boyunca askeri yığınağına son vermesi çağrısında bulunmak için bugün Kiev’i ziyaret edecek.

Truss, ziyaret kapsamında mevkidaşı Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ile bir araya gelecek.

“Rusya’nın askerlerini geri çektiğine dair iddiaların tam tersini görüyoruz”

İngiltere’nin Savunmadan Sorumlu Devlet Bakanı James Heappey de ülke basınına yaptığı açıklamalarda, Rusya’nın Ukrayna sınırından güçlerini geri çektiğine dair iddiaların tam tersini gördüklerini bildirdi.

Heappey, “Gerçekten de işlerin çok hızlı gerçekleşmesi için tüm koşullar hazır.” ifadesini kullandı.

Öte yandan diplomatik görüşmelerin, Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmayı önlemede başarılı olabileceğine dair hala umudunun olduğunu söyleyen Heappey, “Ne yazık ki, Kremlin’den birliklerin Ukrayna sınırından uzaklaşmaya başlayacağına dair gelen mesaja rağmen son 48 saat içinde bunun tam tersini ve daha fazla askerin geldiğini gördük.” diye konuştu.

Heappey, Rusya’nın sınırdan asker çektiğini iddia etmesinin “dezenformasyon” olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Kategoriler
Anadolu Ajansı

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Koç: Günümüzde siber saldırılar değişim gösterdi

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç, Türkiye’yi akıllı siber güvenlik ürünleri konusunda bir dünya markası yapmamızın önünde hiçbir engel yok.” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç, siber saldırıların daha yıkıcı olmaya başladığını belirterek, “Yapay zeka, makine öğrenmesi ve benzeri yeni nesil teknikleri kullanarak yeni nesil akıllı siber güvenlik çözümlerini birlikte geliştirip, Türkiye’yi akıllı siber güvenlik ürünleri konusunda bir dünya markası yapmamızın önünde hiçbir engel yok.” dedi.

Koç, Antalya’nın Serik ilçesi Belek Turizm Merkezi’ndeki bir otelde gerçekleştirilen Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi 3. Sektör Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, geleceğin teknolojilerinin güvenlik bakış açılarını kökten değiştirdiğini söyledi.

Yenilikçi teknolojilerle siber tehditlerin doğasının da akıl almaz ölçüde değişmeye devam ettiğini dile getiren Koç, geçmişte siber saldırılarda oldukça sade yöntemlerin kullanıldığını belirtti. Kişisel bilgisayarların ilk günlerinde siber saldırganların bu işi çoğunlukla kendini ispatlamak veya propaganda gibi basit amaçlarla yaptıklarını ifade eden Koç, “Günümüzde ise siber saldırılar değişim gösterdi. Artık devletler düzeyinde, otomatize edilmiş, daha sık, karmaşık, yıkıcı ve hedef odaklı olmaya başladı. Saldırganların motivasyonları ise genelde çıkar sağlamaya ve zarar vermeye doğru evrildi. Gelecekte ise büyük ihtimal hani deriz ya ‘nerede o eski siber saldırılar’ tarzı sürpriz bir ortam kesinlikle bizi bekliyor.” diye konuştu.

Koç, yakın zamana kadar sadece bilim kurgu filmlerinde görülebilen birçok teknolojinin hayatta yerini aldığını, dünyayı bambaşka bir hale getirmesi beklenen büyük veri, yapay zeka, nesnelerin interneti, bulut ortamlar, blok zincir, dijital ikiz, otonom araçlar, kuantum gibi yenilikçi teknolojilerle siber uzayın daha da genişlediğini belirtti. Koç, şöyle devam etti:

“Yapay zeka siber güvenlik alanında kariyer yapmaya ve bir hacker olmaya karar verirse acaba ne olur? Beyaz şapkayı mı takar, siyah şapkayı mı? Öğrenme ve kendini geliştirme yeteneği sayesinde mevcut saldırı yöntemlerini daha akıllı ve kusursuz hale getireceğini söylemek mümkün. İyi bir yapay zeka, sistemdeki kurallarda tutarsızlıklar ve boşluklar varsa bunları çok hızlı bir şekilde bulacaktır. Sonrasında beyaz veya siyah şapka takma kararını nasıl vereceği ise tamamen içine gömülmüş olan algoritmasına bağlı olarak değişecektir. Son dönemdeki otomatize botlar dışında bilgisayar saldırıları bugüne kadar genellikle insan gücüyle ve insan zihninin sınırlarıyla gerçekleştiriliyor. Sistemlerde yeni zafiyetler aramak teknik uzmanlık, yaratıcılık, zaman ve biraz da şans gerekiyor. Yapay zeka hacklemeye başladığında ise insanlarla aynı sınırlara sahip olmayacak ve hackleme hızını, ölçeğini ve kapsamını tamamen değiştirecek. Aylar belki yıllar sürebilen bir insan süreci belki de günlere, saatlere saniyelere kadar düşecek. Bulduğu bir zafiyeti dünya genelindeki benzer tüm sistemlerde de kullanmaya çalışacak yapay zeka. Kapsam olarak da teknolojik altyapılarla sınırlı kalmayacak. Hacking kavramını bir sistemdeki açıklığı bulma olarak düşündüğümüzde, teknolojik altyapılar dışında örneğin mevzuatlardaki boşlukları bulmayı da bir hackleme olarak kabul edebiliriz. Bu durumda kurala dayalı bütün sistemler yapay zekanın kapsamına girecek ve açık bulmak üzere kodlanmış bir algoritma, teknolojik olup olmadığına bakmadan sporda, ekonomide ve birçok sosyal sistemde bütün boşlukları ve tutarsızlıkları çok kısa sürede bulmaya başlayacak.”

“Bir suç örgütünün elinde oldukça tehlikeli boyuta dönüşebilir”

Yapay zekanın hackleme konusunda ne tür yıkıcı etkiler oluşturacağının şu an için büyük bir soru işareti olduğunu belirten Koç, yapay zeka algoritmalarını bir nevi kara kutu olarak nitelendirdi. Devasa veri yığınlarıyla problem çözme yeteneği kazanan algoritmaların, insan zihninin çözemediği problemlere çok farklı şekillerde yaklaşabildiğini dile getiren Koç, şunları söyledi:

“Yapay zeka, bizim düşündüğümüzden daha olası ve daha fazla çözüm türünü deneyerek, düşünmediğimiz yollardan sistemi ele geçirmeye çalışır. Örneğin siz TCP/IP protokolü deneyerek bir sistemi ele geçirmeye çalışırken, yapay zeka bu protokolü tamamen ortadan kaldırmayı veya değiştirmeyi seçebilir. Bunun sebebi yapay zekanın insanların doğal kabul ettiği değerlerle ve sınırlarla düşünmemesidir. Sonuca nasıl ulaştıklarını anlamak ise bazen imkansız olabiliyor. 2016 yılında bir yapay zeka uygulaması olan AlphaGo dünyanın en iyi Go oyuncusuna karşı beş oyunluk bir maç kazandı. Algoritmanın ikinci oyunda yaptığı 37. hamleyi hiçbir insan anlayamıyor, sonuçta ise yapay zeka maçı kazanıyor. Tüm bu özellikler yapay zekayı siber güvenlik kariyerinde çok kritik bir konuma yerleştiriyor. Geleceğin teknolojileri hepimiz için büyük kolaylıklar getirecek harika araçlar olmakla birlikte, bir suç örgütünün elinde oldukça tehlikeli bir boyuta dönüşebilir. Yeryüzünde teknoloji ve yeniliklere en hızlı adapte olan grupların suç örgütleri olduğu düşünüldüğü zaman bu teknolojinin de ilk kullanıcılarının suç örgütleri olacağını tahmin etmek çok da zor değil.”

“Akıllı saldırılar ancak daha akıllı yöntemlerle etkisiz hale getirilir”

Ali Taha Koç, siber saldırılara karşı geliştirilen birçok farklı sistemin, hackerların insan olduğu zamanlarda geliştirildiğini belirtti.

Yeni nesil güvenlik tehditleriyle baş edebilmek için bu sistemlerin yeni nesil teknolojilerin potansiyeliyle donatılması gerektiğini vurgulayan Koç, şunları kaydetti:

“Yapay zeka sistemleri, otomatik tehdit algılama, anormal davranışları belirleme, saldırıları modelleme, saldırı davranışını öğrenme, yeni saldırı oluşturma gibi pek çok alanda kullanılmaya başlamış durumda. Bunun yanında saldırılara otomatik karşı koyma, zafiyetleri belirleme ve önleme gibi alanlarda yapay zekayı çok sık kullanmaya başlayacağız. Yapılan bir başka araştırmada, yapay zeka olmadan siber saldırılara yanıt veremeyeceğine inanan kuruluşların oranı ABD’de yüzde 83, İsveç’te yüzde 54, genel ortalamada ise yüzde 69. Yani dünyada 10 şirketten 7’si ileride siber saldırı ile karşılaştığımız zaman mutlaka yapay zekayı kullanmak zorunda olduğunu söylüyor. Yeni nesil teknolojilerle birlikte siber saldırılar daha da akıllı hale geliyor. Bu konuda en büyük tehdit ise yeni nesil teknolojilerle oluşturulan tehdit ve saldırıları, mevcut yöntemlerle savunmaya çalışmak olur. Akıllı saldırılar ancak daha akıllı yöntemlerle etkisiz hale getirilir.”

Bu kapsamda ekosistemin tüm paydaşları nezdinde yapılması gereken çok fazla iş olduğuna işaret eden Koç, başta ulusal siber güvenlik ekosistemin savunma ve ofansif güvenlik çerçevesinde yeniden yapılandırılması, kamu ve özel sektör iş birliğini daha da artırarak kapasite gelişiminin hızlandırılması gerektiğini belirtti.

Koç, geleceği tahmin etmenin en iyi yolunun onu icat etmek olduğunu ifade ederek, “Yapay zeka, makine öğrenmesi ve benzeri yeni nesil teknikleri kullanarak yeni nesil akıllı siber güvenlik çözümlerini birlikte geliştirip, Türkiye’yi akıllı siber güvenlik ürünleri konusunda bir dünya markası yapmamızın önünde hiçbir engel yok. Tıpkı İHA, SİHA teknolojisinde Türkiye’nin bir dünya markası olduğu gibi.” dedi.

Zirveye, Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kaçar da katıldı.

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Koç: Günümüzde siber saldırılar değişim gösterdi
Kategoriler
Anadolu Ajansı

Libya Başbakanı Dibeybe “görevinin başında olduğunu” söyledi

Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Libya Siyasi Diyalog Forumu’nda belirlenen yol haritası uyarınca görevinin başında olduğunu belirtti.

“Libya el-Ahrar” kanalına konuşan Dibeybe, Fethi Başağa’nın, ülkenin doğusunda yer alan Tobruk’taki Temsilciler Meclisi tarafından yeni başbakan seçildiği açıklamasına ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.

Bu yapılanın, başkent Trablus’a “zorla girme girişimi” olduğunu ve Libya Meclisinin Cenevre Anlaşması’nın yol haritasından ayrıldığını ifade eden Dibeybe, Başağa’nın siyasi bir kişilik olduğunu ve siyasi olarak istediği gibi hareket etme hakkının bulunduğunu belirtti.

Libya Siyasi Diyalog Forumu’nda belirlenen yol haritası uyarınca görevinin başında olduğunu kaydeden Dibeybe, “Önceden olduğu gibi şimdi de Libyalıların yeni bir savaşa sürüklenmesini reddediyorum. Trablus halkı kendisini savunacaktır.” dedi.

Kendisine yönelik suikast girişimine ilişkin de konuşan Dibeybe, bunun, saldırıyı gerçekleştirmesi ve hızlıca olay yerinden ayrılması istenen kiralık iki kişi tarafından gerçekleştirildiğini kaydetti.

Libya’nın doğusundaki Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi dün eski Dışişleri Bakanı Fethi Başağa’yı oy çokluğu ile başbakan olarak seçmişti.

Gece geç saatlerde Trablus Mitiga Havalimanı’na gelen Başağa basın mensuplarına yaptığı konuşmada, Temsilciler Meclisi ve Başkanlık Konseyi ile iş birliği içerisinde olacağını ifade ederek, “Dibeybe’nin demokratik sürece saygı duyacağına inanıyoruz.” demişti.

Birleşmiş Milletlerden (BM) gelen açıklamada da örgütün hala Abdulhamid Dibeybe’yi ülkenin geçici başbakanı olarak tanıdığı bildirilmişti.

Mısır Dışişleri, Libya’da başbakanın Başağa olarak seçilmesinden “Mısır’ın memnuniyet duyduğunu” bildirmişti.

Arap Birliğinden Başağa’nın seçilmesinden yaklaşık bir saat önce yapılan açıklamada “Libya’daki gelişmelerden endişe duyulduğu” kaydedilmişti.

Başbakan Dibeybe ise 8 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “görevini ancak seçilmiş bir yönetime devredeceğini” ifade etmişti.

Libya’da 24 Aralık 2021’de yapılması planlanan başkanlık ve parlamento seçimlerinin gerçekleştirilememesi nedeniyle Dibeybe hükümetinin meşruiyeti tartışma konusu olmuştu.

Ne olmuştu?

BM öncülüğündeki Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun Kasım 2020’deki toplantılarında, ülkede devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin 24 Aralık 2021’de yapılmasına karar verilmişti.

Ancak Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyinden oluşan taraflar, seçimlerin hukuki altyapısını belirleyecek kanunda uzlaşamadı.

Hukuki sorunlar nedeniyle seçimler planlanan tarihte yapılamadı.

Libya Başbakanı Dibeybe "görevinin başında olduğunu" söyledi

Kategoriler
Anadolu Ajansı

NATO: Avrupa’da silahlı çatışma riski var

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’nın Ukrayna içinde ve çevresinde askeri varlığını artırdığını, Avrupa’da yeni bir silahlı çatışma riski bulunduğunu söyledi.

Stoltenberg, Romanya’yı ziyaretinde Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis ile Mihail Kogalniceanu Askeri Üssü’nde basın toplantısı düzenledi.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme veya bir çatışma riskinin ne kadar olduğuna yönelik soruyu yanıtlayan Stoltenberg, “Şu anda Rusya’nın Ukrayna’nın içinde ve çevresindeki yığınağını artırmayı sürdürdüğünü görüyoruz. Bu nedenle Avrupa’da yeni bir silahlı çatışma konusunda gerçek bir risk bulunuyor.” dedi.

Stoltenberg, bölgede Rus askerlerinin sayısının arttığını, olası bir çatışma öncesi uyarı süresinin azaldığını vurguladı. Duruma ilişkin tam bir kesinlik olmadığını kaydeden Stoltenberg, Rusya’nın Ukrayna’ya tam teşekküllü işgal riski bulunduğunu ifade etti.

Stoltenberg, “Aynı zamanda başka saldırgan eylemlere ilişkin riskler de bulunuyor. Bunlar arasında Kiev’deki hükümeti devirme girişimleri, hibrit siber saldırılar ve diğer birçok Rusya saldırganlığı var.” diye konuştu.

Ukrayna içinde çok sayıda Rus istihbarat görevlisi bulunduğunu, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı daha önce de saldırgan eylem sergilediğini belirten Stoltenberg, tüm bu unsurların teyakkuz halinde olmayı gerektirdiğini dile getirdi.

Stoltenberg, ayrıca NATO’nun doğu kanadını son aylarda güçlendirdiklerini ve ABD, İngiltere, uçaklar, gemiler, muharip birliklerle daha da güçlendirmeye hazır olduklarını aktardı.

Stoltenberg, Avrupa’nın doğu ve güneydoğusundaki NATO mevcudiyetinin güçlendirilmesine ilişkin planların NATO Savunma Bakanlarının 16-17 Şubat’ta Brüksel’de yapacakları toplantıda ele alınacağını bildirdi.

NATO: Avrupa'da silahlı çatışma riski var

Kategoriler
Anadolu Ajansı

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Türk Mukavemet Teşkilatı, KKTC’nin Kuvayı Milliye’sidir

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Türk Mukavemet Teşkilatı, KKTC’nin Kuvayımilliye’sidir” dedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Türk Mukavemet Teşkilatı, KKTC'nin Kuvayı Milliye'sidir

Bakan Çavuşoğlu, TRT Haber canlı yayınında dış politikaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Çavuşoğlu, Türk Mukavemet Teşkilatına (TMT) yönelik bir televizyon programında son derece üzüntü verici bir söylem gördüklerini belirterek “Türk Mukavemet Teşkilatı, KKTC’nin Kuvayımilliye’sidir ve Kıbrıs’ta Türklerin direnişinin sembolüdür.” diye konuştu.

TMT’nin mafya ve illegal faaliyet ya da cinayetlerle birlikte anılmasının herkesi üzeceğini kaydeden Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

“Kıbrıs bir milli mesele politikasıdır, başka konularda görüş ayrılığımız olabilir, Kıbrıs davası hepimizin davasıdır. Kıbrıs, Kıbrıs Türklerinin, Türkiye’nin ve Türk milletinin davasıdır. O yüzden dün akşam böyle bir söylemi görünce ben önce inanamadım, sonra bir daha dinledim. Açıkça bir hanımefendinin bir televizyon programında bu söylem içinde olduğunu gördüm, çok da üzüldüm. İnşallah bir düzeltici açıklama da yaparlar çünkü gördüğüm kadarıyla dün hem KKTC‘de hem de Türkiye’de infial yarattı bu açıklama. Dikkatli olmak lazım.”

Çavuşoğlu, Kıbrıs meselesinin iki boyutundan bir tanesinin hidrokarbon konusunda gelir paylaşımı olduğunu söyledi.

“Kıbrıs’ta kalıcı bir siyasi çözüm ne kadar olur bilmiyoruz, ama gelir paylaşım konusunda aslında Rumlar evet dese samimi olsa Avrupa Birliği de bunlara biraz baskı yapsa ya da ikna etse çok kolay. İki taraf arasında iki taraftan şirketler üzerinden Avrupa Birliği ya da BM mekanizması üzerinden bu hakça gelir paylaşımı düzenlenebilir.” değerlendirmesinde bulunan Çavuşoğlu, Kıbrıs Türk tarafının çok yapıcı tekliflerde bulunmasına rağmen Rum tarafının paylaşım konusunu reddettiğini vurguladı.

“Yunanistan bundan (adaların silahlandırılmasından) vazgeçmezse bu adaların egemenliği tartışılır”

Türkiye’nin, Yunanistan’ın Ege’de silahsızlandırılmış adaların statüsünü ihlal ettiği için Birleşmiş Milletler’e (BM) iki mektup gönderdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, bu işin takipçisi olacaklarını belirtti.

Çavuşoğlu, bu adaların Lozan ve Paris Barış Anlaşmalarıyla Yunanistan’a silahsızlandırılma şartıyla verildiğini vurgulayarak Yunanistan’ın 1960’lı yıllarda bunu ihlal etmeye başladığının altını çizdi.

Türkiye’nin BM’ye yazdığı mektuplarda bu adaların Yunanistan’a şartlı verildiğini ancak Yunanistan’ın bu anlaşmaları ihlal ettiğini belirttiğini aktaran Çavuşoğlu, “Yunanistan bundan (adaların silahlandırılmasından) vazgeçmezse bu adaların egemenliği tartışılır.” dedi.

BM’den Türkiye’nin mektubuna herhangi bir yanıt gelmemesi ve Yunanistan’ın ihlale devam etmesi halinde Türkiye’nin adaların egemenliğini tartışmaya açıp açmayacağına ilişkin soru üzerine Çavuşoğlu, “Elbette başlatacağız. Bu anlaşmaların tarafları var. Lozan Anlaşması, Paris Barış Anlaşması… Uluslararası platformda bu tartışmayı tabii ki başlatacağız.” diye konuştu.

Ukrayna ve Rusya arasındaki krizle ilgili, Türkiye’nin her iki ülkeyle de ilişkileri iyi olan taraf olarak gerginliğin azaltılması yönünde adımlar attıklarını vurgulayan Çavuşoğlu, “Temaslarımız devam diyor. Bunların bazıları görünür temaslar, bazıları da perde arkasında yürüttüğümüz diplomatik çalışmalar. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın liderliğinde samimi şekilde her iki tarafla da çalışmalarımız devam ediyor. Ukrayna ziyaretimizde de bu konudaki tutumuzu en üst düzeyde Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştır.” ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, önemli olanın, sorunun çözülmesi olduğuna işaret ederek şöyle devam etti:

“Sorunun kökten çözülmesi belli bir zaman alabilir ama güven artırıcı adımların atılması lazım. Elbette her çaba değerlidir ama bazıları ‘ben de bu işin içinde varım’ demek için atılan adımlar. Bazıları da iyilik yapacağım diye gerginliği de artırıyor. Bazıları da megafon diplomasisini tercih ediyor. Megafon diplomasisi yeri geldiği zaman faydalı olabilir ama genelde bir faydası yok. O nedenle gereksiz açıklamalardan kaçınılması lazım.”

Rusya’nın Ukrayna’yı her an işgal edeceği şeklinde oluşturulan söylemlerin, Ukrayna cephesinde huzursuzluğa neden olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, bu şekildeki açıklamaların Ukrayna’da paniğe sebep olduğunu ve Ukrayna milli parasının düşüşe neden olup ekonomik açıdan ülkeye zarar verdiğini dile getirdi.

Çavuşoğlu, Ukrayna ve Rusya krizindeki gerçek tabloda gerginliğin, kırılganlığın, tedirginliğin ve çatışma olasılığın mevcut olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Ancak bunu bazı Batı ülkelerinin söylediği gibi megafon diplomasi şeklinde söylemenin bir faydası da yok ayrıca çok da abartıldığını düşünüyoruz. Şimdi gerek NATO gerek AGİT düzeyinde uluslararası platformlarda da Türkiye olarak biz bu çabalara katkı sağlıyoruz, ikili ve üçlü düzeyde de elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye’nin her iki ülkeyle arası iyi olduğu için bu çabalarımız da herkes tarafından görülüyor ve takdirle karşılanıyor.

Geçen gün ABD Dışişleri Bakanı Blinken, telefon görüşmemizde de bunun önemine vurgu yaptı. Diğer müttefiklerimiz ya da muhataplarımız da aynı şekilde. İki ülke arasında bir ara buluculuk fikri ortaya çıktı. Ukrayna tarafı bunu istiyor, hazır. Rusya tarafı kapıyı kapatmış değil ama daha onlarla da temaslarımız olacak.”

“Herkesin herkesle dengeli bir politika izlemesi lazım”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Yüksek Düzeyli Stratejik Devlet Mekanizması seviyesinde yapılacak toplantı kapsamında Türkiye’ye geleceğini bildiren Çavuşoğlu, görüşme trafiğiyle ilgili şunları kaydetti:

“Biz burada çok iddialı davranmıyoruz ara buluculuk eş başkanlığını biz BM’de, AGİT’de, İslam İşbirliği Teşkilatında farklı ülkelerle başta Finlandiya olmak üzere yürütüyoruz. Dolayısıyla buradaki sorumluluklarımızı biliyoruz. Burada çok iddialı olmadan elimizden gelen çabayı biraz da düşük profille çabayı göstermemiz lazım. Bu konuda iki tarafın belli bir noktaya gelmesi lazım. Biraz da burada bölgede denge politikasının önemi ön plana ortaya çıkmaya başladı. Yani ne Türkiye ne Ukrayna ne de başka bir ülke tamamen tüm ilişkilerini bir tarafa angaje etmesi gerçekçi bir yaklaşım değil. Bölgede barış, huzur, iş birliği ve ekonomik kalkınma istiyorsak herkesin herkesle dengeli bir politika izlemesi lazım.”

Türkiye’nin bu süreçte ne kadar sağlam bir NATO müttefiki olduğunu gösterdiğinin altını çizen Çavuşoğlu, son dönemde görece ilişkilerinin iyi olmadığı ülkelere karşı da atılan adımların bunları gösterdiğini söyledi.

Çavuşoğlu, “Batı medyasında çıktığı kadar ya da Batı’daki bazı siyasetçilerin yaptığı açıklamalar kadar karamsar değilim işin doğrusu ama naif de değiliz, ciddi bir kriz var. Bu krizin üstesinden gelmek için herkesin elinden gelen samimi çabayı göstermesi lazım. Burada sadece NATO ile Rusya değil ABD ile Rusya arasındaki görüşmelerin de önemli bir kilit derecede rolün olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.

Dış politikada ilkesel bir tutum sergilediklerini vurgulayan Çavuşoğlu, yanlış gördükleri noktaları açıkça söylediklerini, başka ülkelerle görüş ayrılığı içinde bulunmalarının o ülkelerle çalışmamak anlamına gelmediğini, farklı taraflarla angajmanda olmanın bazen avantajları olduğunu söyledi.

Çavuşoğlu, “Karşı taraf da sizin samimiyetinizi, ilkesel tutumunuzu görüyor. İlkesel tutumunuzu sürdürdüğünüz sürece bu memnuniyetle karşılanmasa bile saygıyla karşılanıyor.” dedi.

“İsrail’le ilişkileri normalleştirmek Filistin davasından vazgeçmek değil”

İsrail’de yeni hükümetle yeni bir diyaloğun başladığına değinen Çavuşoğlu, hükümetin Mecliste en çok sandalyeye sahip partisinin de başkanı olan yeni Dışişleri Bakanı’nın da iki devletli çözüme inandığını söylediğini belirtti.

Çavuşoğlu, İsrail’le başlayan yeni diyalog sürecine ilişkin, bu konuda atılan adımların “Filistin davasından vazgeçmek” anlamına gelmediğinin altını çizdi.

“İsrail’le ilişkilerimizi normalleştirmek demek, Kudüs davası, Filistin davası, Mescid-i Aksa gibi temel konulardan vazgeçmek anlamına gelmez.” diyen Çavuşoğlu, şunları söyledi:

“Filistin davası pahasına ilişkilerimizi normalleştirmeyiz. Bunu İsrail de çok iyi biliyor. Biz şimdi orada Filistinlilerin evinin işgal edilmesine ve yıkılmasına ‘evet’ diyebilir miyiz? Hayır, bu konudaki politikamız gayet açık, net ama iki devletli çözüm yolunda her iki tarafla teması olan bir ülke olarak geçmişte olduğu gibi katkı sağlayabiliriz.”

Kıbrıs’ta müzakerelerin başarısız olmasının arkasında Rum tarafının tutumu var

Çavuşoğlu, Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle Kıbrıs’ta siyasi bir çözüm ve federasyon için 54 sene müzakere yürütülen müzakerelerin başarıya ulaşılamadığını ve başarısızlığın arkasında Kıbrıs Rum kesiminin tutumunun rol oynadığını belirterek “Neden Kıbrıs Rum kesimi bu tutum içinde olmuştur? Çünkü 1960 Antlaşması’nı bozan da onlar. İşte EOKA. Biraz önce TMT’den bahsettik. TMT niye kuruldu? Bu mezalime karşı Kıbrıs Türk halkını korumak için kuruldu.” dedi.

Kıbrıs’ta 54 sene sonunda bir tarafın ödüllendirilip diğer tarafın cezalandırıldığını belirten Çavuşoğlu, “(Crans-Montana’da) Artık egemen eşitlik üzerinde biz samimi çaba sarf ettik ama şunu da söyledik; artık bir daha federasyon için müzakere yapmayacağız. ‘Bu, son şansımız, bunu iyi değerlendirmemiz gerekir’ dedik.” ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, Rum tarafının bu çabalara rağmen eski KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı döneminde yapılan anlaşmalardan geri adım attığını belirterek şöyle devam etti:

“Sonuçta federasyon için 100 sene daha müzakere etsek bir yere varamayız. Artık egemen eşitlik temelinde Kıbrıs Türklerinin 1960 anayasasında verilen haklarının tanınmasıyla bir müzakereye girmemiz gerekiyor. Bu konuda tutumunuzu hem KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey hem de biz garantör ülke olarak Cenevre’de 5+1 gayriresmi toplantıda söyledik. Tüm dünyaya da söylüyoruz.”

BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs kararlarının herhangi bir netice getirmediğini belirten Çavuşoğlu, Kıbrıs’ta iki tarafın çözüm istemesi durumunda ilgili kararların gayet basit bir şekilde değişebileceğini vurguladı.

Türkiye, kıta sahanlığını korumakta kararlı

Çavuşoğlu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusunda tutumuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak “Biz, kıta sahanlığımızın batı sınırlarını belirledik. BM’ye kaydını yaptırdık. Buradan taviz vermemiz söz konusu değildir. Bu sınırlar çerçevesinde de de biliyorsunuz deniz yetki alanları anlaşması imzaladık. Onu da BM’ye gönderdik.” diye konuştu.

Son 1 yılda Rum tarafı ve Yunanistan’ın 9 defa kıta sahanlığını ihlal etmek istediğini, 3. ülke bayraklı gemileri Türkiye’nin kıta sahanlığına sokmak istediğini belirten Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Biz bazılarını diplomatik yollardan engelledik. O üçüncü ülkelerle diplomatik girişimlerimizi yaptık. Bazılarına da sahada tabii ki Deniz Kuvvetleri’miz gerekli tedbirleri alıyor. Burada gemilerimiz gerekli uyarıları yaparak bu bölgemize, kıta sahanlığımıza hem güneyde hem de batıda bu (üçüncü ülke bayrakları) gemileri sokmadık. Bundan sonra da kararlılığımız açık ve nettir. Burada ancak Türkiye ile iş birliğini yaparsanız, olabilir. Bilimsel araştırma mı? Bizden izin alacaksınız. Son zamanlarda ülkelerin doğrudan bizden almaya başlaması da önemli. Çünkü bu, bizim kıta sahanlığımızı tanımaları anlamına geliyor. Bu bakımdan önemli.”

Çavuşoğlu, Yunanistan’ın ve Rum kesiminin bu gemileri Türkiye’nin kıta sahanlığını ihlal etmek için yönlendirdiği ilgili gemilerin ait olduğu tarafların buna alet olmamaları gerektiği uyarısında bulunarak Türkiye’nin kıta sahanlığını koruyacak kararlılıkta olduğunu ifade etti.

Ege adalarının silahsızlandırılmasına da değinen Çavuşoğlu, “Yunanistan, Uluslararası Adalet Divanı’na taraf fakat mahkemenin 3 konuda yetkisini tanımıyor, rezerv koymuş. Bir tanesi; bu silahsızlandırılmış adaların statüsü, bir tanesi hava sahası, bir tanesi de deniz yetki alanları yani bizimle ihtilaf olan tüm konularda.” dedi.

Çavuşoğlu, Yunanistan’ın bu konularda suçlu olduğunu, taleplerinin haksız ve maksimalist olduğunu bildiğini aktararak bu durumun birçok ülke ya da uluslararası örgütün raporlarında da yer aldığını söyledi.

AB erozyona uğradı

Yunanistan’ın geri ittiği göçmenlerle ilgili Batılı ülkelerden mevkidaşlarının tutumuna yönelik ise Çavuşoğlu, “Kapalı kapılar ardında bundan duydukları üzüntüyü söylüyorlar ama insan hakları konusunda en hassas olduğunu göstermeye çalışan ülkelerin bile bir gerekçe bulduğunu görüyoruz. Bunu biliyorlar ama ‘Avrupa Birliği içinde olan Avrupa Birliği içinde kalır’ anlayışı var. Yunanistan’da da karartma var. Hatta bu konuyu gündeme getirenleri Türk ajanı diye suçluyorlar.” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin, yaklaşık 2 yılda botları şişlenerek ya da silahla delinerek geri itilen 34 bin kişiyi ölümden kurtardığını vurgulayan Çavuşoğlu, bu konuda Türkiye’nin, İçişleri Bakanlığının elindeki bilgileri AB ile paylaştığını söyledi.

Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

“Sonuçta Yunanistan inkar ediyor. ‘Bizim elimizde bilgi yok. Biz de çok rahatsızız cevap veremiyoruz bunlara’ diyorlarmış. (Göçmenlerin geri itilmesi) Temel bir insan hakkından bahsediyoruz. İnsani bir sorundan bahsediyoruz. Bu, siyasi bir sorun değil. Kadınların, çocukların soyulmasından, dövülmesinden, ölüme terk edilmesinden, ölüme itilmesinden bahsediyoruz. Nerede kaldı insanlık? Hani Avrupa Birliği’nin ekonomik çıkar için kurulan teşkilatın siyasi bir birliğe dönüşmesi sırasında ‘insan hakları en temel değerimizdir’ söylemi nerede kaldı? Avrupa Birliği, çifte standart ve iki yüzlülük altında erozyona uğradı.”

Çavuşoğlu, İslam düşmanlığının Fransa’da bir devlet politikası haline geldiğini vurgulayarak “Nerede kaldı değerler? İnsan hakları nerede kaldı? Avrupa Konseyi de ses çıkaramadı, 47 ülkeden bahsediyorum. Avrupa Konseyinin tanımı ‘demokrasinin, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün evidir’. Bu cümleyi yüzlerce, binlerce defa hepimiz tekrar ettik. Herkes konuşmasının bir yerinde bunu söyler. Nerede kaldı? Yani Fransa’nın yaptıkları az mı insan hakları ihlallerinde?” değerlendirmesinde bulundu.

Azerbaycan’la “İki devlet, tek millet” olduklarını kaydeden Çavuşoğlu, “Yeri geldiği zaman da bir devlet gibi davranmasını biliyoruz. Karabağ Zaferi böyle bir anlayışla, böyle bir duyguyla, böyle bir kararlılıkla, elde edildi. Karabağ Zaferi’nden sonra da Şuşa Beyannamesi ile ilişkilerimiz çok farklı bir boyuta geldi, tam bir müttefiklik.” dedi.

Çavuşoğlu, Ermenistan’la normalleşme sürecine ilişkin, bu sürecin Azerbaycan’da herhangi bir rahatsızlık yaratmadığını, tam tersine Azerbaycan’ın bu süreci desteklediğini, Türkiye olarak Azerbaycan’la koordine etmeden, istişare etmeden herhangi bir adım atmadıklarını söyledi.

Azerbaycan’ın da Türkiye’nin Ermenistan‘la doğrudan temas içinde olmasını tercih ettiğini vurgulayan Çavuşoğlu, “Güney Kafkasya’da bu problem Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi ile sonlandırıldı. Bundan sonra barış olması lazım, iş birliği olması lazım. Bölgede önemli projeleri hayata geçirerek bölgenin ekonomik kalkınması için birlikte çalışmamız lazım. Bunun için de tüm ülkelerin aynı anlayış içinde olması lazım. Herkesin bu sürecin içinde olması lazım, Ermenistan da dahil. Karabağ Zaferi’nden bir de fırsat var, bu fırsatı iyi değerlendirmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.

Ermenistan’la normalleşme görüşmeleri

Çavuşoğlu, iki ülke arasındaki normalleşme için özel temsilcilerin atandığını, ilk görüşmenin Moskova’da gerçekleştirildiğini hatırlatarak ikinci görüşmenin ise 24 Şubat’ta Viyana’da yapılacağını belirtti.

Azerbaycan’ın Ermenistan’la artık kalıcı bir barış istediğini kaydeden Çavuşoğlu, kalıcı bir barış anlaşmasının herkesin yararına olacağını, Zengezur Koridoru dahil, kara yolu ve demir yolu projelerinin hayata geçirilmesinin bölgeyi kalkındıracağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti

Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la dış politika çalışmaları çerçevesinde ara ara telefonda görüştüğünü, bilgi arz ettiğini belirterek Cumhurbaşkanı’nın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ziyaretinin programda olduğunu söyledi.

İkili ilişkilerde karşılıklı çıkar ve yararın gözetildiğini kaydeden Çavuşoğlu, ilişkilerin iyi olmasının her iki tarafa da faydasının olduğunu belirterek “Geçmişte şu oldu bu oldu istemediğimiz tutumlar oldu, olabilir, geçmişte başka ülkelere de oldu, oluyor yani olabilir derken yani bunları görmezden geliyor, yok sayıyoruz anlamında değil. Uluslararası ilişkilerde oluyor bu. İki ülke ilişkilerini artık düzelterek dostane götürmek istiyorsan bunda ne mahsur var? Ömür boyu düşman mı kalacaksın? Önemli olan burada samimiyet.” dedi.

Çavuşoğlu, Türkiye’nin yatırımcılar için fırsatlar sunduğunu aktararak şöyle devam etti:

“Bunun ayıp olduğunu söyleyenleri ben anlamıyorum gerçekten. Türkiye’de farklı ülkelerden yatırımcıların gelmesi ayıp bir şey mi? Türkiye’de en büyük yatırımcı ülke kim biliyor musun? Hollanda. En son 27 milyar dolardı. Hiç kimse Hollanda’nın Türkiye’deki yatırımlarını tartışıyor mu? Neyi tartışıyorsunuz? Katar’dan geldiği zaman niye tartışıyorsunuz?

Fransa’yla Eurosam imzaladık ortak savunma sanayisi yatırımı, Türkiye’de üretim. Kimse rahatsız oluyor mu? BAE, bu fırsatları görüp yatırım yapmak istiyorsa sermaye getirmek istiyorsa bundan neden rahatsız olalım?

Ben gittiğim zaman orada (BAE) ilk toplantımı kiminle yaptım, iş insanlarımıza yaptım. Son derece başarılı iş insanlarımız var. Onlar da ilişkilerin normalleşmesinden son derece memnunlar.

Ciddi yatırımlarımız var bizim, Türk firmalarının çok ciddi yatırımları var. Her sektörde ciddi yatırımları var. Orada da çünkü fırsatlar var. İş insanı, şirketler nerede bir fırsat varsa değerlendirir, oraya gider yatırımını yapar, bizim görevimiz de bunun önünü açmak, önündeki engelleri kaldırmak.”

Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile dün telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini ve kendisini Antalya Diplomasi Forumu’na davet ettiğini hatırlatarak Blinken’ın Türkiye’yi ziyaret etmek istediğini aktardı.

F-35 konusuna değinen Çavuşoğlu, “F-35 konusunda geldiğimiz nokta malum. Bu işlerde devran döner, değişir. Değişeceğine de inanıyorum ve Türkiye’nin şu süreçlerde de önemini herkes daha fazla görmeye başladı. Türkiye kadar güvenilir bir dost ve müttefik bulunmaz. O yüzden herkesin de Türkiye’ye bu şekilde yaklaşması gerekiyor.” dedi.

Çavuşoğlu, başka seçenekler üzerinde durulması gerektiğini belirterek yeni nesil F-16’ların alınması ve mevcut F-16’ların modernizasyonu konusunda görüşmelerin olumlu bir şekilde seyrettiğini söyledi.

ABD ile eskisine göre retorik bakımdan bir gerginliğin olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, daha sakin ve yoğun bir diyaloğun mevcut olduğunun altını çizerek bunu somut adımlara dönüştürmek gerektiğini ve karşılıklı ziyaretler kapsamında bakan yardımcıları düzeyinde temasların olacağını ifade etti.

Antalya Diplomasi Forumu’nda uluslararası sistemin reforme edilmesi de tartışılacak

Gelecek ay düzenlenecek Antalya Diplomasi Forumu hakkında da konuşan Çavuşoğlu, oldukça geniş çaplı bir katılım beklediklerini belirterek şunları söyledi:

“Şu ana kadar katılımını teyit eden lider sayısı 13-14 civarında oldu. Bakan düzeyinde ise katılımcı sayısı 53 bakan, 7 bakan yardımcısı oldu. 40’tan fazla uluslararası örgütün temsilcisi var. Şimdi Atlantik Konseyi‘nden tutun Doha Forum’una kadar, Singapur’daki think-tank’dan, Meksika’dakine kadar, üniversitelerden birçok foruma kadar Avrupa’da Münih Güvenlik Forumu’na kadar birçok Antalya Diplomasi Formu’nun müdahil olan yani aynı şekilde kurulan think-tank ve forumların iş birliği yapmak istemesi işin güzel olan tarafı.”

Antalya Diplomasi Forumu’nda bölgesel ve teknik konuları içeren programların mevcut olacağını kaydeden Çavuşoğlu, her kesimin davet edildiği bir forum olduğunun altını çizerek “Uluslararası sistemin reforme edilmesi, yönetişimin gözden geçirilmesi de konular arasında. Cumhurbaşkanı’mızın dediği gibi ‘Daha adil bir dünya mümkün’. Bu mümkünse nasıl olacak, ne yapmamız lazım? Tüm bunlar tartışılacak. Bir gün öncesinde de Ara Buluculuk İstanbul Konferansı’nın yanı sıra büyük olasılıkla Astana Dışişleri Bakanlığı Toplantısı’nı da burada gerçekleştireceğiz. Rusya teyit etti, İran’dan şu an haber bekliyoruz.” dedi.

Ermenistan, İsrail, Mısır gibi birçok farklı ülkeden katılımcının davet edildiğini vurgulayan Çavuşoğlu, amaçlarının herkesin sesinin duyulduğu bir forumu gerçekleştirmek olduğunu sözlerine ekledi.

Kategoriler
Anadolu Ajansı

NATO, Rusya’ya ‘diyalog daveti’ için mektup gönderdi

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’ya mektup göndererek NATO-Rusya Konseyinde diyaloğa devam edilmesini önerdiğini söyledi.

NATO, Rusya'ya 'diyalog daveti' için mektup gönderdi

Stoltenberg ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Brüksel’deki NATO karargahında yaptıkları görüşmeyle ilgili ortak basın toplantısı düzenledi.

Stoltenberg, Rusya’nın Ukrayna sınırında 100 binden fazla asker ve ağır silah sistemleri bulundurmasını ayrıca Belarus’taki askeri mevcudiyetini yakından takip ettiklerini belirtti.

“Bunlar Avrupa’nın güvenliği için tehlikeli zamanlar. Rus kuvvetlerinin sayısı artıyor, olası bir saldırı için uyarı süresi ise azalıyor.” diyen Stoltenberg, NATO’nun Rusya’ya tehdit olmadığını ama anlaşmazlıklara siyasi çözüm bulunması isteklerinin yanında en kötüsüne de hazırlıklı olmaları gerektiğini ifade etti.

Stoltenberg, Rusya’nın gerginliği düşürmesi için diplomasiyi çalıştırdıklarını dile getirerek şöyle devam etti:

“Bu sabah Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a mektup göndererek sorunlara diplomatik yol bulunması amacıyla NATO-Rusya Konseyinde bir dizi toplantıyla diyaloğumuzu devam ettirmek üzere Rusya’ya davetimi yineledim. Rusya’nın endişelerini dinlemeye hazırız. Aynı zamanda hepimizin altına imza attığı Avrupa güvenliğinin temel ilkelerini koruma ve güçlendirme yollarını tartışmaya da hazırız.”

Rusya’ya tatbikatlar ve nükleer politikalarla ilgili karşılıklı brifingler, askeri faaliyetlerde şeffaflığı artırma, riskleri düşürme yollarını, özellikle nükleer varlıklar ve füzeler dahil silahların kontrolü konusunda ciddi bir diyalog önerdiklerini hatırlatan Stoltenberg, “Ancak NATO, ana ilkelerden taviz vermeyecektir. Bu da her ülkenin kendi yolunu seçme, NATO’nun müttefikleri koruma ve savunma kabiliyetidir.” diye konuştu.

NATO güneydoğuda ek birlikleri değerlendirecek

Stoltenberg ayrıca NATO savunma bakanlarının gelecek hafta Brüksel’de yapacakları toplantıda ittifakın güneydoğu kanadında ilave muharip birlikler konuşlandırılması ihtimalini değerlendireceklerini söyledi.

Stoltenberg, “Rusya’nın artan saldırganlığı NATO’nun daha az değil, daha fazla mevcudiyetine sebep olacaktır.” ifadesini kullandı.

“Rusya’nın iki seçeneği var”

Rusya’nın saldırgan tavır sergilemesi halinde ağır bedel ödeyeceğini yineleyen Stoltenberg, “Rusya’nın iki seçeneği var. Ya diplomatik çözümü seçecekler, ki biz oturup konuşmaya hazırız ya da çatışmayı seçmeleri halinde ağır bir bedel ödeyecekler.” dedi.

Stoltenberg, Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uygulanacağını, Avrupa’nın doğusunda NATO mevcudiyetinin artırılacağını vurguladı.

Johnson’a göre “çok tehlikeli” bir durumdan geçiliyor

İngiltere Başbakanı Boris Johnson da ülkesinin Avrupa güvenliğine olan bağlılığının koşulsuz ve değişmez olduğunu vurguladı.

İngiltere’nin Avrupa’daki en büyük savunma bütçesine ve NATO’nun en büyük ikinci bütçesine sahip olduğunu anımsatan Johnson, “Bugün Genel Sekreter ile NATO’yu kuzeyden güneye savunmak için birlikler, uçaklar ve gemiler göndererek ortak güvenliğimizi daha da güçlendirmek için bir destek paketi üzerinde anlaştım.” diye konuştu.

Johnson, Rusya’nın Avrupa’nın güvenliğine yönelttiği tehdide karşı “güçlü caydırıcılık ve sabırlı diplomasi”nin birleştirilmesi halinde çıkış yolu bulunabileceğini ancak “çok tehlikeli” bir durumdan geçildiğini belirtti.

Bir soru üzerine Johnson, “Dürüst olmak gerekirse, (Rusya’da) henüz bir karar alındığını düşünmüyorum. Ancak bu, çok yakında feci bir şeyin gerçekleşmesinin imkansız olduğu anlamına da gelmez.” yorumunu yaptı.

Johnson, Almanya’yı Kuzey Akım konusunda daha katı bir tavır takındığı için tebrik ettiğini söyledi ve Avrupa’nın on yıllardır karşılaştığı en büyük güvenlik krizinin çözülmesi gerektiğini ifade etti.

Rusya’ya yönelik tedbirlerle ilgili doğru yolda olunduğunu dile getiren Johnson, şunları kaydetti:

“Eğer Ukrayna topraklarında ciddi kan dökülecek olursa, durum buna gelirse (Rusya’ya olası yaptırımların) tam bir felaket olacağını vurgulamak istiyorum. Rusya’daki insanların da bunu düşündüğünü biliyorum. Hem Kremlin içinde hem Rusya genelinde Rus askerlerinin kanını, feci ve aynı zamanda anlamsız, trajik ve hızlı olacağını düşündüğüm ve Rusya için ekonomik olarak maliyetli olacak bir savaşta akıtmanın gerçekten mantıklı olup olmadığını düşünüyor olmalılar.”

İngiltere Başbakanı, olası insani krizle mücadele için 1000 askerlik hazırlık yaptıklarını ve NATO’nun doğu kanadını güçlendirdiklerini belirterek “Hazırlanıyoruz. Askeri hazırlıklar yapıyoruz. Ekonomik yaptırımlara hazırlanıyoruz ama aynı zamanda konuşmaya da hazırız.” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
Anadolu Ajansı

Tunus’ta Nahda Hareketi’nden Yüksek Yargı Konseyi’ne destek çağrısı

Tunus’taki Nahda Hareketi’ne mensup milletvekilleri, Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesine karşı çıkarak Konsey’e destek çağrısı yaptı.

Tunus’ta Nahda Hareketi'nden Yüksek Yargı Konseyi'ne destek çağrısı

Tunus’taki Nahda Hareketi‘ne mensup milletvekilleri, Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesine karşı çıkarak Konsey’e destek çağrısı yaptı.

217 sandalyeli Parlamento’da 53 milletvekili ile temsil edilen Nahda Hareketi mensubu milletvekilleri tarafından yapılan ortak açıklamada, Cumhurbaşkanı Kays Said’in feshetme kararı aldığı Yüksek Yargı Konseyi’ne destek mesajı verildi.

Açıklamada, “Ülkenin hayati kurumlarından olan Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesi, bağımsızlığının elinden alınması ve kontrol altına alma girişimleri anayasayı baltalayan tehlike bir süreçtir. Konsey’in fesih kararına karşı düzenlediği tüm protesto eylemlerine tam destek veriyoruz.” ifadeleri kullanıldı.

Demokrasi taraftarlarının Konsey’e destek vermeye davet edildiği açıklamada, Anayasal kurumların çalışmalarını bağımsız bir şekilde yürütmelerinin önemine dikkat çekildi.

Tunus Hakimler Derneği, Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesini protesto için dün ve bugünü kapsayan iki günlük iş bırakma eylemi kararı almıştı.

Protesto kapsamında bugün Yüksek Yargı Konseyi önünde bir gösteri düzenleneceği duyurulmuştu.

Yüksek Yargı Konseyi’nin feshi

Cumhurbaşkanı Said, pazartesi akşamı Başbakan Necla Buden Ramazan ile görüşmesinde, Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedildiğini duyurmuştu.

Said, “Yüksek Yargı Konseyi feshedildi ama ben yargıya asla dokunmayacağım. Çözüm için bu kararı almak zorunluluk haline gelmişti.” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı’nın Konsey’e ilişkin açıklamasının ardından birçok siyasi parti, yargı mensubu ve sivil toplum kuruluşu, karara yasal olmadığı gerekçesiyle tepki gösterdi.

Tunus’ta siyasi kriz

Tunus Cumhurbaşkanı Said, geçen seneden bu yana birçok tartışmalı karara imza attı.

Cumhurbaşkanı Said, 25 Temmuz 2021’de ilan ettiği olağanüstü kararlarla parlamentonun çalışmalarını dondurdu ve milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırdı.

Said, 22 Eylül’de yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını tamamen kendine bağladı. Cumhurbaşkanının aldığı tüm bu kararlar, ülkede bir tür “istisnai durum” oluşmasına yol açtı.

Ülkedeki siyasi ve sivil toplumdan birçok kesim Said’in kararlarını “darbe” olarak nitelendiriyor ve Tunus’un demokrasiden uzaklaştığını savunuyor.

Kategoriler
Anadolu Ajansı

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Yunanistan uluslararası hukuka aykırı şekilde geri itme politikasını devam ettiriyor

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Yunanistan uluslararası hukuka aykırı şekilde geri itme politikasını devam ettiriyor

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Yunanistan uluslararası hukuka aykırı şekilde ve insan haklarını ihlal ederek geri itme politikasını devam ettiriyor.” dedi.

Çavuşoğlu, “19 masum insanın soğuğa terk edilerek ölmesinin sorumlusu Yunanistan’dır.” diye konuştu.